DOLANDIRICILIK SUÇU NEDİR?
- Av. Elif Nur Aydın
- 31 Ara 2022
- 3 dakikada okunur

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu(TCK) m.157 hükmüne göre, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişi dolandırıcılık suçunu işlemiş olur.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Ø Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
Ø Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
Ø Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Mezkûr şartlar birlikte değerlendirildiğinde hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmaktadır. Bu sebeple, her bir somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirme yapılmakla, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmaktadır.
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN TEMEL ŞEKLİNİ İŞLEYEN KİŞİYE VERİLECEK CEZA NEDİR?
Dolandırıcılık suçunun mezkûr temel şeklini işleyen kişiye 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası verilir. Bu suçun 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza 1 kat artırılır.
DİNİ İNANÇ VE DUYGULARIN İSTİSMAR EDİLMESİ SURETİ İLE DOLANDIRICILIK NEDİR?
Dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun yukarıda da belirtilen temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak 5237 sayılı TCK m.158/1-a hükmünde düzenlenmiştir.
Dolandırıcılık suçunda mezkûr nitelikli vasfı kazandıran durum, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Mezkûr nitelikli unsurun gerçekleşmesi için dini kurallara bağlı olan kişilerin önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular bir aldatma aracı olarak kötüye kullanılmış ve bu şekilde gerçekleşen hileli(aldatıcı) hareketler ile de haksız bir yarar sağlanmış olmalıdır.
Yargıtay 15. CD 2017/146 E. 2017/18808 K. sayılı ve 25.09.2017 tarihli kararında; “sanıkların dini duygular yönünden hassas olan kişileri dolandırmak amacıyla daha önceden aralarında anlaştıkları, sanıklardan birinin kendisini peygamber olarak tanıtıp mağdurun evine misafir olmak istediği, mağdurun daveti ile dini konulardan konuşup ikramlarını kabul ettiği, mağdurdan gömlek istediği ve mağdurun 2 adet gömleğini verdiği, müşteki kişiye “Peygamberi görmek ister misin ?” şeklinde sözler söylemeye devam ettiği, “tabi ki görmek isterim” cevabı üzerine “zaten görüyorsun” dediği, iki sanığın eve geldikten sonra yere diz üstü çöküp yine dini içerikli sözler söyleyerek ve kurana el bastırarak dini duyguları istismar edici sözleri söyleyip verdikleri şeylerin karşılığını alacaklarını beyan ettikleri ve burada bulunan müştekilerden para ve altın vermelerini istedikleri, sanıkların söylediklerine inanan müşteki ...'ün kredi kartıyla gıda ve benzeri bir takım eşyaları alarak sanıklara verdiği, akabinde müşteki ...'un 20 TL, 7 Amerikan doları ve 1 adet takım elbiseyi, müşteki ...'un 450 TL para, 10 gram külçe altın ve 5 adet Reşat altınını, müşteki ...'un, 6 tane 22 ayar 20'şer gram bilezik, 1 adet altın zincir, 1 adet Reşat altını, 1 adet kol saati ve parmağındaki alyansı, müşteki ...'un, 90 gram altın, 3 adet bilezik, 3 adet Reşat altını, 19 adet çeyrek altın, 1 adet büyük altın, 1 adet Cumhuriyet altınını sanıklara verdikleri” olayda dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların işlenmesi hâlini oluşturmaktadır.
Yine, Yargıtay 15. CD. 2011/14358 E. 2012/38885 K. sayılı ve 11.06.2012 tarihli kararında “Sanığın fotoğraflara bakıp, bu kişilerin gelecekte yaşayacağı olayları bildiğinden ve bunları önleyebileceğinden bahsederek muska yolu ile ailevi sorunları çözüp hastalıkları tedavi ettiği konusunda çevresinde intiba uyandırdığı, bazı katılanlardan idrar örneği alarak verilen altın ve paraları kavanozun içine koyup, bu kavanozu yataklarının başucuna koymalarını, kavanozun açılması halinde cinlerin çarpacağını, çok kötü şeyler olabileceğini, belirli aralıklarla gelip kavanoza okuyup üfleyeceğini belirttiği halde, kavanozlara daha sonra bakıldığında, içerisindeki altın ve paraların yerinde olmadığının görüldüğü, ayrıca katılanlara muska verilerek takmalarını istediği, olaydan şüphelenen katılanların muskaları açtıklarında, muskaların içerisinde fotokopi belgeler ile alışveriş fişlerinin çıktığı, katılanlardan cinlere yedirmek veya hasta yakınını iyileştirmek için kurbanlık koyun istendiği, katılanların da sorunlarına çözüm bulunması ve bahsedilen felaketlerden korunulması için para, kurbanlık koyun, bilezik, altın, set takımı gibi değerli eşyaların verildiği olaylarda katılanlara yönelik hileli hareketlerle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edilmesi karşısında eylemlerin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen kişilerin dini inanç ve duygularının istismar suretiyle dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı gözetilmelidir.” şeklinde mezkûr suç inceleme konusu olmuştur.
DİNİ İNANÇ VE DUYGULARIN İSTİSMAR EDİLMESİ SURETİ İLE DOLANDIRICILIK SUÇUNU İŞLEYENE VERİLECEK CEZA NEDİR?
Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi sureti ile dolandırıcılık suçunu işleyen kişiye 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası verilir. Bu suçun 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yan oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza 1 kat artırılır.
MEZKÛR DURUMLAR İLE KARŞILAŞIRSAM NE YAPMALIYIM?
Mezkûr durumlarda, muhatap kişinin/kişilerin söylemlerine inanılmamalı ve durum en kısa zamanda kolluk kuvvetlerine, cumhuriyet savcılığına bildirmelidir. Ayrıca uğradığınız zararların tazmini ve cezai takibatın sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için bize ulaşabilirsiniz.31.12.2022
AYDIN AVUKATLIK BÜROSU KURUCUSU
Av. Ünal AYDIN
Comments